07.11.2012 tarihinde Devlet Tiyatroları’nın Elazığ sahnesinde izlediğim muhteşem oyun. Gülmek istiyorsanız ve buna ara vermek istemiyorum diyorsanız Karmakarışık tam size göre.
Oyunun Özeti:
İngiltere Başbakan Yardımcısı Bay Phillips’in, ana muhalefet partisinin sekreterlerinden biriyle yapacağı kaçamak için, bir otel odası tutmasıyla başlayan KARMAKARIŞIK, birçok davetsiz misafirin geceye dahil olmasıyla daha da karışıyor. Gecenin en davetsiz misafiri bir ceset olunca da her şey KARMAKARIŞIK bir kahkaha tufanı haline geliyor.
Yazan : RAY COONEY | Çeviren : HALDUN DORMEN – KEMAL UZUN | Yöneten : KEREM ATABEYOĞLU
Bilgi teknolojileri sektöründe oldukça yaygın kullanılan iki terim ; OLA ve SLA. Peki nedir bu birbirine benzer iki terimin farkları?
OLA : Operational Level Agreement : Operasyonel Seviye Taahhütnamesi-Anlaşması
SLA : Service Level Agreement : Hizmet Seviye Taahhütnamesi (HST)
SLA basit olarak servis sağlayıcı ile müşteri arasındaki anlaşmadır. OLA ise müşteriyle SLA anlaşması yapmış bir kurumun iç destek grupları (operasyon grupları) arasındaki anlaşmadır.
Yani siz müşteri olarak ISS (İnternet Servis Sağlayıcısı) ile bir sözleşme imzaladınız ve servis sağlayıcı size taahhütte bulundu. Bu SLA dir. Örn : Lease Line arızaları 4-6 saat içinde giderilecektir.
ISS bunun OLA süresini kurum içinde operasyon ekiplerine 4 saat olarak belirler. Yani size 4-6 saati taahhüt etmişken kendi çalışanına der ki; siz bu arızayı 4 saat içinde gidermelisiniz, sizin hedefiniz budur. Özetle OLA şirketin belirlediği kurum içindeki (taşeron, operasyon ekipleri vb.) operasyonel çözüm süresidir.
Peki ben ISS ile SLA anlaşması yaptım bunun takibi ve ceza durumu hangi kurumun güvencesindedir?
mete: sana bi’ şey soracağım. sence ben çok mu boş yaşıyorum?
vildan anne: sen ne düşünüyorsun?
mete: bilmem. (duraksar) yoo.
vildan anne: ben hep istediğimi yaptım. zamanı geldi İngiltere’ye gittim, zamanı geldi evlendim, zamanı geldi çocuk doğurdum… ama her şeyi istediğim zamanda, istediğim gibi yaptım. bazen bedel ödedim, ama hep istediğim gibi yaşadım.
mete: (iç çeker, bakışları uzağa kayar ve donuklaşır) herkes o bedeli göze alamıyor.
1984 (George Orwell) göndermesi:
01:19:45 Sansür bence herkes sansürlenmeli ya yani devlet sadece televizyonları, radyoları gazeteleri değil. Dergileri hatta düşünceleri bile sansürlemeli ya herkesin kendi düşüncesine sahip olması ne demek manyak mıyız biz? hatta etrafta bence oto sansür ajanları dolaşmalı gerçekten.
Başka bir alıntı:
01:45:30 Kadınların en büyük özelliği ne biliyor musun ? Seni sen yapan özelliğe aşık olup, sonrada onu senden almaya kalkıyorlar.
Ortalıkta bir reklam dönüyor ve reklamın replikleri şöyle “bu değil, bu da değil, bu hiç değil” acaba bu hiç değil dediği projede ne var? “Bu değil” beğenilmeyen proje bunu anladık, “bu da değil” onu da kabul ettik onu da beğenmiyoruz. Peki “bu hiç değil” olanın suçu ne, adam ne yapmışta -hiç değil-?